İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Haber, düşünce ve bilgileri basabilme ve dağıtabilme hakkı

Bu hakkın kullanılabilmesi öncelikle matbaa kurmaya, süreli ve süresiz yayın yapmaya ve doğal olarak bunların herhangi bir izne ve teminata bağlı olmaksızın yapılmasına bağlıdır.

2. Abdülhamit matbaa kurmayı izne tabii kılmıştır.

Belirli suçların işlenmesi halinde adli makamlarca alınmış toplatma kararı serbest dağıtım hakkının ihlali olarak ele alınamaz.

Basın Kanununun 22. Maddesi gereği kanuna uygun basılmış eserleri yayımını veya dağıtımını, satışını şiddet veta tehditle engelleyen kimse cezalandırılacaktır hükmü yer alır.

AİHM, gazetelerin toplatılmasının ifade özgürlüğü açısından sakıncalı bulmuştur. Yasaya uygun, ulusal güvenliği korumak bakımından meşru bir amaca hizmet etse bile, demokratik bir toplumda bu amaca ulaşmak için bu tür bir müdahalenin gerekli olmadığını öngörür.

Anayasa Mahkemesi yayma hakkını ve bu konuda sözleşme özgürlünü kısıtlayıcı bir kanun hükmünün anayasa aykırı olmayacağını söylemiştir. Böyle bir düzenleme devletin basın ve haber alma özgürlüğünü sağlamadaki görevini yerine getirme amacına yönelik olduğunu vurgulamıştır.

Tekelleşme ve sansür önemli sorunlardandır.

Sansür ön denetime tabi olma durumudur. Anayasanın 28. Maddesi gereği zaten basın hürdür, sansür edilemez. Bu durum 2.  Abdülhamit’in uyguladığı politikaların bir yansıması olarak 1908 yılındaki anayasa değişikliği ile anayasa tarihimize girmiştir.

Tekelleşme ile sansürün bir başka boyutu ortaya çıkmıştır. Sansür devlet tarafından değil de patron tarafından uygulanmaya başlamıştır. Bunu da mevcut yasa ve tanımlarla açığa çıkarmak çok güçtür

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir